Hey Anksiyete, Neden Hep Ben?
Bazen düşünüyorum…
Anksiyete neden hep bizi buluyor?
Neden en çok kalbi temiz olanlar, en çok düşünenler, en çok hissedenler bu duygunun ağırlığını taşıyor?
Bir psikologdan duymuştum bir gün:
“Anksiyete yaşayan danışanlarım arasında hiç kötü biriyle karşılaşmadım.”
Bu cümle kalbime dokundu.
Çünkü ben de biliyorum… Biz kötü insanlar değiliz. Aksine, fazlasıyla iyi oluşumuzdan oluyor her şey.
Çünkü Biz…
– Kalbimiz yumuşak
– Empati duygumuz yüksek
– İnsanları kırmamak için kendimizi kırıyoruz
– Birini üzmemek için yüz defa yutkunuyoruz
– “Hayır” dememiz gereken yerde “Tamam” diyoruz
– Kendi ihtiyaçlarımızı hep erteleyip başkalarını önceliyoruz
Ve bu yük…
Zamanla bedenimize, ruhumuza, nefesimize yansıyor.
İşte bu yüzden “anksiyete” dediğimiz o içsel alarm sistemi bizde çalmaya başlıyor.
Artık Dur Demeyi Öğrenmeliyiz
Bizi tüketen döngülerden çıkmanın ilk adımı:
Kendimize de en az başkalarına verdiğimiz kadar değer vermek.
Sınır çizmek, “Hayır” diyebilmek, içimizden geleni bastırmamak…
Ve en çok da:
👉 “ÖNCE BEN” diyebilmek.
Bu bencillik değil.
Bu hayatta kalmak.
Bu iyileşmek.
Bu, kendimizi korumayı öğrenmek.
Eğer sen de zaman zaman “Neden böyleyim?” diye soruyorsan, yalnız değilsin.
Anksiyete bize zayıf olduğumuzu değil, çok fazla yük taşıdığımızı hatırlatıyor.
Ve artık bırakabiliriz o yükleri.
Yavaş yavaş.
Kendimize şefkatle.
Yorumlar
Yorum Gönder